Modanın damarlarındaki asi kan: John Galliano
Nilüfer TÜRKOĞLU
nilufer.turkoglu@caferuj.com.tr
Modadan anlamadığını iddia eden herhangi birinin bile kolaylıkla aklına gelebilecek bir modacı o. "İşinin tasarımın sınırlarını zorlamak" olduğu söyleyen bir anti kahraman. Yine herhangi birinin "uçuk kaçık tasarımcı" olarak nitelendirebileceği kadar çılgın ve ilham verici. Bahsettiğimiz şahsı muhterem, şu sıralar Belçika modaevi Maison Martin Margiela'la anlaşma imzalayarak ismini şuracığa not düştüğümüz John Galliano'dan başkası değil. Kendisiyle ilgili fikri olanların çoğunun aklında hem olumlu hem de olumsuz bir John Galliano profili var. Olumlu, çünkü hayalgücünün bulutların üzerinde olduğunu kanıtlayacak kadar yetenek ve özgüven sahibi. Klişe tabiriyle onu 'modanın dahi çocuğu' yapan şey biraz da bu. Olumsuz, çünkü bundan üç yıl önce moda dünyasında şimdiye kadar yaşanmamış bir skandala imza attı. Hatta bu öyle büyük bir skandaldı ki, yıllardır emekçisi olduğu Dior, onu kovmakla kalmadı adeta kapı dışarı etti.
Modanın damarlarındaki asi kan: John Galliano
Galliano'nun o dönem söylediği Yahudi karşıtı küfürleri ve "Hitler'i seviyorum" açıklaması, bir anda modanın parlak zekasını, istenmeyen adam ilan etti. Dior'un parfümlerinden birinin reklamlarında oynayan Oscar ödüllü Yahudi aktris Natalie Portman, Galliano'nun küfürlerini savurduğu videonun kendisini "tiksindirdiğini ve dehşete düşürdüğünü" söyleyerek tetiği çekti. Ancak hiçbir şey, başarının önüne geçemez. Nasıl ki sinema, yönetmen Woody Allen'ın evlatlık kızı Dylan Farrow'un cinsel istismar suçlamasından dolayı yargılamadı, moda dünyası da Galliano'yu Yahudi düşmanı olarak ilan edip afaroz etmedi. Bunu nereden mi anlıyoruz? Şimdi üç yıllık bir aranın ardından modaya geri dönen ve başarısını bir kez daha gözler önüne serecek bir adam var karşımızda. Galliano için Maison Martin Margiela'nın bağlı bulunduğu OTB Group'un sahibi Renzo Rosso söyledikleri yeter de artar bile... "Margiela yeni, karizmatik ve yaratıcı bir ruh için hazır!"
Modanın damarlarındaki asi kan: John Galliano
Evet, karizmatik çünkü hiç kimse onun kadar isyankar değil. Düzenin içinde düzensizliği sevdiğini söyleyen Galliano'nun yenilikçi ve bir o kadar aykırı kreasyonları, karizmasını ikiye katlıyor. Evet, yaratıcı bir ruh çünkü kimse onun kadar teatral bir anlayışa sahip değil. Grunge'la gotiği birbirine karıştıracak kadar fütursuz, realle sürreali birbirine aşık edecek kadar hayalperest bir tasarımcı o. Moda otoriteleri, Galliano'nun yaratımlarını işte bu yüzden sanat eseri olarak nitelendiriyor. Ve yine işte bu yüzdendir ki, ticari olmak yerine sanatçı olmayı seçen bir 'moda devrimcisi' olmayı tercih ediyor. Şimdiye kadar pek çok sezonda kreasyonlarını sergileyecek bir finansman bulamayan Galliano'un iflasın eşiğine gelmesini bunlara bağlamak, hiç de mantıksız değil. Bir anarşistin ticaretle ne işi olabilir ki?
Modanın damarlarındaki asi kan: John Galliano
Kreasyonlarının ütopik bir dünyayı selamlaması, onun gibi biri için oldukça kabul edilebilir bir şey. Tutarsız değil, aksine tavrında fazla net. Kimsenin cesaret belki de tenezzül etmeyeceği bir espri anlayışıyla ördüğü duvarlar, onu, diğerlerinden ayıran ve belirgenleştiren bir duruş. Bugün modaya geri dönüyorsa Galliano, bir bildiği var yani. Özetle boşuna değil bu geri dönüş. Ve yapacağı daha çok şey var.
Modanın damarlarındaki asi kan: John Galliano
John Galliano'nun, Maison Martin Margiela'nın yaratıcı yönetmeni olarak geri dönmesine sevinen pek çok kişi, onun bu üç yıllık yokluğunun moda için büyük bir kayıp olduğu konusunda da hemfikir.
Modanın damarlarındaki asi kan: John Galliano
Ve şimdi muhtemeldir, bu duraklama devrinden sonra yepyeni ve iyi işler gelecek ondan. Şapkadan yeni tavşanlar çıkaracak. Nefesler tutulacak, ağızlar bir karış açılacak ve sonunda alkış patlayacak. Tüm o kostümler podyumda altın vuruşunu yaparken geçen üç yılın boşluğu böyle böyle dolacak. Ve yine muhtemeldir, Ekselansları, Bay John Galliano, inanılmaz görsel bir şölenle yokluğunun acısını kıs kıs gülerek çıkaracak.