Ne olur kızma, genç değilsin ki kankam
MODA HABER

Ne olur kızma, genç değilsin ki kankam

Önce heyecandan sonra yaşlılıktan titriyor ellerin...

GÜNCELLEME TARİHİ: 15 Nisan 2015

"Senin annenle benim annem arasında çok büyük yaş farkı yoktur" dedi.
Belki de sahiden yoktur bilemem ama matematik hesabı yaparak bunu bulabiliriz aslında diye düşünsem de sırıtmayı ve "Neye göre" demeyi tercih ettim.
"Senin de kocaman ağabeylerin var. Yani annen çok genç olamaz" dedi.
"Evet, benden büyük ağabeylerim var ama sen sizin ailenin en küçüğüsün ve yine de benim en büyük abimden beş yaş büyüksün" dedim.
Boş boş baktı. Anladım ki; yaş konusundaki hırsı o anda yanımızda bile olmayan annelerimizi kıyaslamakla ilgili değildi. Benimle ilgiliydi. Aramızdaki on yaş, onu çileden çıkartmıştı.
Evet, ben de genç değilim artık. Orta yaşın başlangıçlarını yaşıyorum, otuz sekizinci yaşımın tadını çıkarıyorum ve yaşımı çok seviyorum. O hırs yapana kadar da aramızdaki yaş farkının farkında bile değildim ayrıca. Benim herhangi bir kız arkadaşımdan farkı yoktu bana göre… Hırsı yüzünden dikkatimi çekti. Ben otuzlu yaşlarımın son yıllarıyla ne kadar barışıksam, o kırklı yaşlarının sonlarıyla o kadar küstü. İlk bakışta dikkat çekmiyordu bu küslüğü ama dikkat edince ortadaki büyük yanlış gözüme çarpmıştı işte.
Benimle aynı giyinmesi, benimle aynı yerlerde gezmesi, benimle aynı hayatı yaşıyor olması onu daha genç yapmıyordu. Elbette ki benimle aynı olmasında bir sakınca yoktu ama bunu sırf hırsı yüzünden yapıyor olması tehlikeliydi.
Bunun üzerine incelemeye başladım kadınları.
Üçe ayrılıyoruz biz.
Yaşlarını, doğum tarihlerini problem yapmadan, sindirerek ve keyifle yaşayan kadınlar var. Sanırım ben de onlardanım. Seviyorum yaşımı. Her yerde de söylüyorum. Yaş aldıkça vazgeçmem gereken kıyafetlerin olmasını seviyorum. İlişkilerle ilgili konuşabileceğim konuların değişmesini seviyorum. Benden on yaş küçük biriyle herhangi bir konuda yarışa girememeyi ya da girmemeyi seviyorum. Yüzüme yaptırttığım botoksa rağmen doğal kalmaya çalışmayı ve bu botoks ya da dolgu işlemlerinin suyunu çıkartmadan, belli bir seviyede kalması gerektiğinin bilincine varmayı seviyorum. Botoksla yaşımı saklamayı değil de; kendimi daha iyi hissetmeyi seviyorum. Yaşımın verdikleriyle ve aldıklarıyla yaşamayı seviyorum. Çok var etrafımda benim gibi kadın… Onların hepsini seviyorum…
Yaşlarından korkan ve uzun süre geldikleri yaşla barışamayan kadınlar var bir de… Onlar da zararsız. Onların sorunu yaşlarıyla barışına kadar devam ediyor ve en geç kırk beş yaşına geldiklerinde bitiyor. Hayatın geçip, gitmesinden; bünyelerinin yerçekimi başta olmak üzere çeşitli doğal yasalara olan uyumundan kaynaklanan bir bunalım onlarınki ve geçiyor nihayetinde. Bu ikinci tür kadınları da seviyorum…
Ama "Yaş savaşı" yapan kadınları sevmiyorum. Açık açık yapmıyorlar çünkü. Kendileriyle çok barışık gibi görünerek yapıyorlar. İtici oluyorlar.
Siz kötü giden ilişkinizden bahsettiğinizde, kendilerinin ne kadar tercih edilen bir kadın olduklarını ballandıra ballandıra anlattıkları için itici oluyorlar. Hayır, ballandıra ballandıra anlattıkları tercih edilişleri değil onları itici yapan. Sırf yaşları ilerlediği için yalnız kalma kaygısıyla hiç istemedikleri bir adamla ilişki yaşadıklarını bildiğiniz halde size yalan söylüyor olmaları iticilik sebepleri. Bunu yapıyorlar çünkü sizin yaşınızla yarışıyorlar. Çünkü size karşı güç kazanmaya çalışıyorlar.
Sizin giydiğiniz bir kıyafeti eleştirirken anlıyorsunuz gerçekte neler yaşadıklarını.
"Bizim yaşımıza uymuyor bu kıyafet" diyorlar ama aynı yaş grubunda olmadığınız gerçeğini göz ardı ediyorlar bunu yaparken…
Botoks yaptırdıkları zaman doğum tarihlerinin 10 yıl ileriye gittiğini sanıyorlar ve bu sabit fikirden asla vazgeçemiyorlar.
Gözlerdeki bakışın gerçeği asla saklayamadığını anlayamıyorlar.
"Yaşımı çok seviyorum" diyorlar ama asla gerçek yaşlarının gereğini yerine getiremiyorlar. Çok yoruyorlar karşılarındakini. Çünkü çok konuşuyorlar. Aşırı konuşuyorlar.
"Evet" ya da "Hayır" şeklinde cevaplanacak bir soruya yirmi dakikadan oluşan bir konferansla cevap veriyorlar.
Siz içten içe anlıyorsunuz aslında yaşlarından dolayı fazla konuştuklarını ama bu durum çizmeye çalıştıkları imaja aşırı ters olduğu için pek konduramıyorsunuz. Zaten bunun yüksek sesle söylenmemesi gerektiğini de biliyorsunuz.
"Hastayım" dediğinizde, sizden daha hasta oluyorlar.
"Âşık oldum" dediğinizde, sizden daha âşık oluyorlar.
Mutluysanız, daha mutlu; mutsuzsanız, daha mutsuz oluyorlar.
Ne yaparsanız, yapın hep yarışıyorlar sizinle!
Eğer etrafınızdan uzaklaştırmazsanız, sizi ruhen kendi yaşlarına getiriyorlar en sonunda…
Zaten bu yüzden de etraflarında hep kendilerinden çok genç insanların olmasını istiyorlar. Çünkü kendi yaşıtlarını daha ileriki yaşlara götürme imkânlarının olmadığını biliyorlar.
Yaş almak öyle güzel bir durum ki aslında…
Bunu yaşayabilmek, bununla barış içinde olmak öyle huzur verici ki…
Otuz sekiz yaşımda, tütü giymemin saçma olduğunu kabul etmem ve tütü giyen 25 yaşındaki bir kadınla aynı olmadığımın bilincinde olmam öyle doğal ve gerçek ki…
Başkası gibi görünmeye çalışmamak, giden seneleri geri getirme çabası içinde olmamak, daha genç yaşlarda olanlarla yarışmak yerine daha samimi bir duruş sergilemek…
Ömrümüz olduğunca gerçeğe sahip çıkmak…
O kadar kolay ve o kadar huzur verici ki…
Ruhun genç olması, başkalarıyla savaşarak sağlanmaz. Yaşınızla barıştığınızda zaten ruhunuz gencecik olur…
Ve gözlere yerleşen olgunluğun güzelliğinin yerini hiçbir şey tutamaz…
Her yaşın güzelliğini, yaşlarına yakışır şekilde yaşayan tüm kadınlara upuzun, sağlıklı bir hayat diliyorum…

Sevgiler…