Kalispera Girit!
MODA HABER

Kalispera Girit!

GÜNCELLEME TARİHİ: 7 Haziran 2011

Akşam vakti… Kandiye'de limana bakan bir lokantadayım. Adı melodi gibi: "ligo krasi ligo thalassa (biraz deniz biraz şarap)". Masalar dolu... Hemen hiç turist yok... Bu, Girit'teki son gecem. Güneş batmadan önce son cilvelerini yapıyor biz deniz kıyısından onu izleyenlere. Retsina'mı (Yunanistan'a özgü reçineli beyaz şarap) yudumluyorum. Ne güzel, önümüzde koca bir yaz bizi bekliyor. Ben daha Mayıs'tan kapıya çıktım onu karşılamak için… Buralara geldim. Günlerdir Hanya'sında , Resmosunda (Rethimnon), Kandiye'de (Irakliyon) kah şehir içinde, kah dağ köylerinde, kah Minos kalıntılarında yürüyor, yürüyorum. Yeşilin, rengarenk çiçeklerin, mis kokulu ağaçların büyüsüne kapıldım, şehir yaşamına dair ne varsa unuttum sanki… Sildim hepsini hafızamdan… İnsan doğaya ne kadar ihtiyacı olduğunu ona kavuşunca anlıyormuş demek…

Yunanistan'a ne zaman gelsem, hep aynı his… Öyle bir ülke ki burası, kendinizi hiç yabancı hissetmezsiniz. Girit'te bu çok daha belirgin, onu söyleyeyim… Ne de olsa Hanya 1645'de, ardından Resmo ve son olarak 21 yıllık uzun bir mücadeleden sonra Kandiye Osmanlı hakimiyetine geçmiş. Bu üç şehir Osmanlıların sancağıymış Giritte…

Sempatik Hanya, Bizans ve Venedik karakterinin yanısıra Osmanlı ruhunu da koruyor. Sokaklardaki ahşap ağırlıklı evleri gözünüz bir yerden ısırıyor olacak. Dalları meyvalarla dolup taşan turunç ağaçlarının altında yürüyüp gezeceksiniz Hanya sokaklarını… Limanda dolaşırken karşınızda bir de yeniçeri camii bulacaksınız (Küçük Hasan pasa camii). Yorulunca limandaki restoranların birinde mola vereceksiniz belki de.
Resmo'da da aynı kültür mozaiği yine karşınıza çıkacak. Yürüdüğünüz sokağın sağ tarafı Osmanlı sol tarafı Venedik'li olabilir, sakın şaşırmayın! Canlı sokaklarının albenisine kapılıp biraz alışveriş de yapabilirsiniz. Dükkanlarda Türkçe konuşanlar o kadar çok ki. Urla'lılar, İstanbullularla hoş sohbetler edeceksiniz... Annelere Girit işi örtülerden almayı unutmamalı...

Kandiye ise daha bir şehir … Bir an adada olduğunuzu unutabilirsiniz. Sokaklarında ellerinde tespihleriyle yürüyen Yunanlılar ziyadesiyle "delikanlılar". Aaa, o da ne? Tavla da oynuyorlar... Bu arada delikanlı demişken, Girit'in bıçak ve kaması ünlü. Eskiden erkeklerin sevdikleri kadına hediye etme geleneği olduğu da söyleniyor. Okuduğum İngilizce rehberde, Girit düğünlerinde havaya ateş atılması geleneğinin çok polpüler olduğundan bahsediliyor. Allah Allah, size de tanıdık geldi mi?

Lokanta menülerinde de tanıdıklara rastlayacaksınız... Fava, cacikki, mousakka ve diğerleri... Bazı nüanslar dışında bizdekilere benziyor hepsi. Durun, hemen başlamayın "ay biz Türkiye'de onu daha güzel yaparız" demeye... Tadını çıkarın anın… Tadını çıkarın benzerliğimizin... Lokum gibi ahtapotları, nefis kalamarları, karavidaları yiyin… Tatlı niyetine kaymak gibi bir yoğurdun üstüne gül reçeli de gelebilir, kadayıf da… Şanslı gününüzdeyseniz antep fıstığı reçeli gelir… Yemeğin sonunda, masanızın konuğu sertçe bir karafaki dolusu boğma rakı ve yanında shut bardakları olacak. Tıpkı Grappa gibi dijestif olarak içiliyor burda boğma rakı… Aman fazla kaçırmayın! Bir, maksimum iki shut yeter... Bu meret karafakide durduğu gibi uslu durmuyor kanınızda...

Girit'te yemeklerde "horta" dedikleri otlar da karşınıza çıkacak. Otların bu kadar popüler olmasını adalı olma psikolojisine bağlıyorlar. Amaç, elindekini en iyi şekilde değerlendirmek... Bir de sözleri varmış ki beni epey güldürdü: " bahçene bir ineği, bir de Giritliyi sokmayacaksin"…

Öyle sofistike yemekler değil, yalın, taze lezzetler sunuyor Girit… Domateslerin sıcacık tadı ve kokusu eski günleri hatırlatıyor… Bundan olsa gerek feta peyniri, salatalık, domates ve soğandan ibaret Greek Salad'ı insan hergün yese de sıkılmıyor. Hayat sade tatlarla da güzel, bunu farkediyor insan… Ve tam da memleketinde Kazancakis'i anımsıyor… Ünlü eseri Zorba'daki Alexis Zorba karakterini… O'nun dediği gibi "mutluluk bir kadeh şarap, biraz sıcak kestane, hafif bir meltem ve denizin kokusu kadar basit"… "Mutluluk, basit ve mütevazi bir kalp aslında…"