Zamanın ruhu...
MODA HABER

Zamanın ruhu...

2013'ün başından beri gidenlerin geçit törenini izliyoruz. Ben bu yazıyı hazırlayana kadar her yeni gün bir kişi daha aramızdan ayrıldı, bildiğimiz yüzler tek tek solup gitti.

GÜNCELLEME TARİHİ: 12 Mart 2013

Kimler yok ki aralarında? Metin Kaçan, Toktamış Ateş, Mehmet Ali Birand, Ahmet Mete Işıkara, Tekin Akmansoy, Osman Gidişoğlu, Ferdi Özbeğen, Müslüm Gürses, Metin Serezli… Ölmez dediklerin bile ölüyor! Bir şeyler oluyor belli ki… Belli ki mesajın ne olduğunu kavramak ve çok geç olmadan değişmek icap ediyor. Aksi takdirde zamanın ruhu giriyor devreye… Değiştirirken, yakıp yıkıyor her şeyi…

Değişmek demişken, şu sıralar bunu en fazla hisseden kişilerden biri de benim. Geçenlerde gece 3.30'da kalkıp havaalanına gitmem gerekti. O saatte normalde göz kapaklarımın kontrolümden çıkması beklenirken, ben aksine hiç olmadığı kadar uyanıktım. Sanki bütün bu olanlardan sonra bedenim gaipten bir ses duymuş gibi kendi kendini ayarlamaya başladı. Yaşama içgüdüsü, kalan zamanı iyi değerlendirme içgüdüsüne dönüşüverdi bir anda. Artık daha az uyuyorum, artık daha çok uyanığım! Her şeyi, en basit hareketi bile, bir gün gideceğim bilinciyle yapıyorum. Ama bu değişimin bir de kötü tarafı var. Eskisi gibi sonsuza dek mutlu yaşadılar hayallerim, yerini sonsuza dek mutlu yaşadıya bıraktı. Fedakarlık ve sorumluluk modası geçmiş anlayışlara dönüştü benim için. Onun yerini ise işbirliği, paylaşım gibi yeni kavramlar aldı. Yani hepimiz kazanalım, sen de kazan, ben de mantığı…

"Takvim düzeni herkes için aynı olsa da, zaman herkesin içinde başka türlü ilerler" demiş Murathan Mungan. Yaşamı kendi seçimi olmayanlar, zamanlarının yıllar önce tükenmiş olduğunu bilmeden yaşamaya devam ederler. Kimi 90 yaşına kadar yaşar, ama gerçekten yaşadığı zaman 7'dir belki. Bir diğeri 20 yaşında ölür, 20 yılın 20 yılında da tam anlamıyla yaşamıştır. Bu durumda kim daha çok yaşadı önemsiz bir ayrıntı haline gelir. Zamanı daha iyi kullanan kim sorusu ise hepimizin ben diye cevap vermek istediği bir soruya dönüşür.

Zamanı iyi kullanmak nedir peki? Yaşamın anlamı nedir sorusunda olduğu gibi cevap, kişiden kişiye yaşamdan yaşama değişir. Tek bir formül olsaydı, herkes aynı şeyi ister, aynı şey için mücadele ederdi. Düşünsenize herkese hayal olarak pompalanan para bile, gün gelip anlamını kaybedebilir… Zamanı kötü kullanmanın ise tek bir cevabı var, onu boşuna harcamak, hatta öldürmek! Bunu yaparken bilmezsin ki zaman senden bunun acısını fena çıkartır. Bilmezsin ki benim dediğin her şeyi bir anda elinden alıverir! Son pişmanlık neye yarar peki? Sadece yıldızların arasında yerini alan Müslüm Baba'yı hatırlatır bize. Her şeyin bir bedeli var diye devam eder şarkısı…

Dünyanın dinamikleri değişirken bazı insanlar hala hayatı ısrarla ertelemeyi seçiyor. Bana kalırsa ne yapıp edip zamanla iyi anlaşmanın bir yolunu bulmalı hatta onu evcilleştirmeli. Zamanın zayıf bir noktası varsa, o da ruhudur... Eğer zamanın ruhunu değiştirebilirsen, onun oyuncağı haline gelmezsin. Zamanın ruhu ise içinde yaşayan insanların ruhunun bir bileşkesidir. Sen kendi içinde devrim yaşadıkça, kendi içinde değiştikçe, o değişim diğer insanlara ve sonunda da yaşadığın zamana yansır. Yine bir gün öleceğin gerçeği ise hep orada, seni beklemektedir. Değişen tek şey, zamanla olan ilişkindir aslında. Anın içinde kaldıkça zamanla sarmaş dolaş bir hayatın olur. Bu sayede zaman kendi içinde genleşmeye başlar, öyle ki bu genleşmenin içinde kendine ekstra zamanlar bulabilirsin. Görebilirsen, sonsuzluğun kapısı da oradadır. Ama bu genleşme içinde görebildiğin tek şey, insan ruhunun acizliğidir! Hermes'in sözlerini hatırlayın. Şöyle der Hermes; "Sonsuzluk, pek kısa bir son olan zaman ve gene pek kısa bir son olan mekan içinde anlaşılamaz ve anlatılamaz. Bizler, ancak öldükten sonra onu anlayabilir ve anlatabiliriz. Çünkü yaşarken zaman ve mekanla sınırlıyız. Sınırsızlık, sınırlılık içinde kavranamaz!"

Bu yazının sonuna yaklaşırken, beklenenin aksine gelin nokta yerine bir virgül koyalım. Ama öncesinde Ümit Yaşar Oğuzcan'ın şiiri, yüzeye çıkan düşüncelerimizi sarıp sarmalısın ve cesaret aşılasın onlara..

Bütün duvarlara çizdiğimiz resim
Geçip karşısına ağladığımız
Ey dünya kurulalı çözülmeyen sır
Ey yüzyıllardır kovaladığımız

Bir gölge gibi, bir rüya gibi
Ey sardıkça kollarımızda kaybolan
Ömür boyunca taptığımız kadın ey
Ey en büyük fahişe, ey zaman…